9 Nisan 2012 Pazartesi

GÖRÜNTÜ VE ALGI FARKI

   GÖRÜNTÜ VE ALGI FARKI

         Senelerce önünden geçtiğimiz bir heykelin üzerindeki yazı birisi bize söylemese hiç dikkatimizi çekmez...Onu görmüşüzdür ama algılamamışızdır...Bakmak ve Görmek aynı şeyler değildir.



  



             Her gördüğümüzü algılamayız...Her algıladığımız şeyi de görmek zorunda değiliz...
Bizim algılama sistemimizi üzerimizde sürekli deneyler yaparak nasıl manipüle edileceğini çok iyibilen İLLÜMİNATİ-MASONLAR...Reklamlarda-sinemada-afişlerde vs BU teknikleri uygulayarak onların istediği düşünce kalıplarına göre hareket etmemizi sağlarlar .
          BU tür etkiler üretim çarklarına çok önce girmiş toplumlarda daha belirgindir.Bir hafta çalışıp cuma ve cumartesi gecelerini DAĞITMAK adı altında Diskoteklerde vs içki içip,cinsel maceralar peşinde koşturmanın dinlenme olduğu fikri bir sonraki haftada yine köleleiğin devamı için garanti gibidir.



         Uluslararası Marka olgusnunu ülkemize giriş dönemleri 1990 başlarıdır.LEvis 501 yazan her şeyişn değerinin aniden yükseldiği...Avrupadaki yakınlara kot pantolon siparişlerinin verildiği hastalıklı dönemlerle aniden yerli kot sanayimizdeki taşlanmış üstü bol paçası dar pantolonların dengesi bozulmuştu .



          LA GEAR adlı bir ayakkabı markası vardı mesela o dönemler çok revaşta olan bugün birisine alacak olsanız size küfredebilir pekala...ama o zamanlar epey dalga hareketine sebep olmuştu ...



       sanayisi tam gelişmemiş DALLAS ve HANEDAN dizileri kurbanı AMerikan KAHVESİ-viski hastası haline getirilmiş KOMPLEKSLİ bir toplum haline dönüştürülmüş olan ülkemizde. BATIYA ait herşeyin çok değerli görüldüğü ölesiye sevildiği yıllardı...


             Bu duyguyu 2000 de Romanya ya gittiğimde de yaşamıştım ...Bir FAST FOOD zinciriyle anlaşılmış ve yemeklerimiz orada yenmemiz istenmişti. Orada samimiyet kurduğum bir Romanyalı arkadaş KOmünist sistem çöktükten sonra insanalrın bu Amerikan fast food zincirinde nasıl sıra olduğunu anlatmıştı.Ve insanalr yedikleri ürünlerin paketleriyle caddelerde yavaş yavaş yürüyerek hava atarlarmış...


           Şalvar pantolonların aniden amerikan kotuna yenildiğinin ilan edildiği çağlarda aslında POP müzik patlamasının da yaşandığı dönemlerdi...Müzik bir video endüstrisini yaratacak enstrümanlardan yoksun olduğu için DEVELET tv sinden başka da rekabet edecek kurum olmadığı için Klipler " bizim çocuklar şarkı yapmış modundaydı " haliyle :


          ABONE şarkısı o zamanlAr patlamıştı lisede okuyordum ...


        Aşkın Nur Yengi " Sevgiliye"  albümünü yapmıştı 19 mayıs çalışmalarına giden kızlara inat ...

        Havada bahar havası vardı...ve de tuhaf bir burukluk...


        1.Irak savaşı dönemlerinde yatılı okula KARARTMA TALİMATNAMESİ aslınca tırsmadık desem yalan olur...

        Henüz İllüminatiden bihaberdik ama MASON lar hakkında 1 doları anlatan bir tuhaf kitap okudumsa da çok önem vermemiştim...

              Güneş gazetesi alırdım ...Milliyet REd-Kit albümleri verirdi her hafta sonu ...2-3 gazete ile hafta sonunu geçirmek kadar zevkli bir şey olamazdı...

           Zaman gazetesi okuyan abiler vardı bir de cumhuriyet gazetesi...


              o kadar apolitiktim ki hepsini okurdum ...


           YABAN romanı -İnce Mehmet vs Kütüphanelerde BİLİM TEKNİK dergileri arşivini okumak ve 10 yıl önceki bilimsel buluşların sahteliği üzerine tebessüm etmek zevkliydi. 


             Etütlerden kaçmak için gittiğimiz Kütüphanede ne varsa karıştırıyorduk...OKulun kütüphanesinde 1920 lerden itibaren basılmış bir gazetenin ciltlenmiş nüshalarını okumak da soğuk duş etkisi yapıyordu...



      Çünkü Atatürk ölmemişti ve orada yaşıyordu (!)


             Ben bu süreci yaşarken Fransa dan gelmiş olmanın gözlem ve karşılaştırma gücüyle aslında bir nevi neler olacağını da tahmin ediyorudm ...


          Çünkü Fransa da o zamanlar çok kanallı sistem vardı hatta şifreli yayına bile geçilmişti 1983 lerde canal + vs bunun er-geç ülkeye şirayet edeceği kaçınılmaz bir şeydi.


           Bir nevi Zamanda yolculuktu yaptğım aslında ...20 sene geriye ışınlanmış gibiydim...



            köyde ilköğretim okurken çamurla-arpa buğdayla tanışmamı hatırlayınca yani...



            Eskişehir öyle sıcak bir yer de değildi ki Hava kirliliği tatilleriyle ...Atatürk lisesi SÜleyman ÇAkır lisesi basket tezaruhatlaruyla geçen sesi kısık çağlardı sanırım ...


                Beyin henüz manipüle olmamış,solculuğa ve meyletmeyi halkçılık sanacak kadar saftı .




             Sonuç itibariyle geri kalmış toplumlar bu konuda her zaman şanslıdır...

            Manipülasyonlara geç başlanmış olmanın artılarını ülkemiz ilerde daha iyi yaşayacaktır...


          Örneğin batıda 100 yıldır kimyevi gübre kullanılıyorsa bu ülkemizde 30 seneyi geçmez...BU BAKİR kalınmışlığın sermayesini ileride bol bol yiyeceğiz inşaAllah ....



              AKLIMIZA da o sebeple tam manasıyla turp sıkamadıkları için çok çekecek köpekoğulları illüminatiler...

     ŞİMDİ BEYNİMİİZİN ALGISIYLA ALAKALAI BİR YAZI NEŞREDEYİM EFENDİM YÜKSEK MÜSAADELERİNİZLE :)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

       İgnliiz Üineveersdsterinin bir tensai hfravlefin hngai salıyra dmiziilş olğunduun öemnisz olugğnuu oaryta kydou. Bduara tek ömlnei ntoka ilk ve son hfiarn dğrouydree osmldaıır. Gsreii tmaaemn salmçaık olbaiilr ve sen ynie de pbromlseiz okyailusbirin. Bu haeflrri hraf oaarlk okunzdağuduan ve kmelireei büütn oalrark alamııdılgığzdıan knakaıyanlr.


      Burada önemli nokta, sadece baş harf ile son harfin doğru olması gereğidir, göz aradaki harfleri düzelterek okuyor. Demek ki beyin sağlam iki ipucuyla sözcükleri hafızadaki kaydından bulup tamamlayabilmektedi r. Ancak…

a- Eğer bu yazım şekli süreklilik arz ederse, sözcüklerin belleğimize kaydedilmiş kalıpları kırılır, bir süre sonra hiç bir sözcüğün belli bir çağrışımı kalmaz.

b- İnsan beyni ritmik akışı kesen her şeyi kendine tehdit olarak algılama özelliğindedir, bozuk olan şeylere bakmayı reddeder. Şaka olduğunu bilirse bir süre buna katlanabilir.


c- Yeni sözcükler öğretilirken bu yol geçersizdir; yeni sözcüklerin dağarcığımıza eklenmesinin önünü kapatır. Bu yöntemle eğitim olmaz, anlamlı ve hızlı okuma yapılamaz.

d- Heceleri belirsiz olacağı için, söz-ses uyumu gerektiren şiir, şarkı gibi fonetik sanatlar, bu yöntemle yapılamaz.


e- Sözcüğün doğrusunu hafızadan siler, yazmak gerektiğinde çocuk doğrusunu yazamaz.

f- Bu şekilde yazılmış yazılar okunabilir, ancak bir süre sonra göz sözcüğün ritmik akışını arar, aşırı göz yorgunluğu başlar, kişi okumaktan sıkılıp bırakır.



Eeee ne diyelim Akıllı ol senin aklını alırım diye boşuna dememişler :P

M2Dwww.facebook.com/ottomanm2d

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder