8 Nisan 2012 Pazar

LEY HATLARI



LEY HATLARI- LEY LİNES

--------------------------------
Tarih boyunca inşa edilen bina ve tapınakların
 mimarları, yerbilim uzmanlarıyla birlikte gizemli LEY hatlarını arayıp titizlikle buldular vebinalarını onların üzerine kurdular. 



Siz de dünyanın enerjiyle akan akapunktur noktalarına metafizik bir yolculuğa hazır mısınız ?


     




          Öncelikle adım adım gideceğimizi söyleyebilirim. Bu enteresan konuyu anlaşılır bir dille size sunmaya çalışacağım. 




            Konu 1921 yılında Batı dünyasının gündemine ilk kez geldi. Arkeolog Alfred Watkins, aslında Britanya’nın kullandığı yollara temel olan eski Roma yollarını inceliyordu. Bunları incelerken o yolların da daha eski uygarlıklara ait yolların üstüne kurulduğunu buldu.





İnsanlar bir şekilde gözle görülmeyen bir akışı hiç terk etmemişlerdi. 




       Uygarlıklar uygarlıklara yerlerini devrederken, ley hatlarına sadık kalmışlardı. Ley akışları üzerine anayollarını kuruyor ve yol boyunca bu enerjiden hayat bulmak istiyordu. 






       Ley akışlarının merkez olduğu yerlere kiliselerini, mabedlerini ve hipodrumlarını, stadyumlarını inşa etmişlerdi.






   Alfred Watkins, yararlandığı antik haritalar, yer isimlerinin eski dillerdeki isimlere benzerliği ve çatal çubuk yöntemiyle ley hatlarını tespit etti. Modern haritalarda görünmeyen çoktan kaybolmuş, toprak altında kalmış eski yapılara ulaştı.





Teoriyi destekleyecek şekilde, gerçekten de bugün ortada hiçbir izi görünmeyen gömülmüş bu arkeolojik eserler, ley hatları üzerinde uzmanları bekliyordu. Tek yapılması gereken, leyin nereden nereye gittiğini bulup takip etmekti.
“Ley” kelimesini literatüre kazandırırken kastettiği, “toprağın temizleyici şeritleri” ya da “çayırlık” bölgeydi.






( Alfred Watkins’in bulduğu Ley hattı:





Alfred Watkins’in kitabını Google
Books’da okuyabilirsiniz. (İngilizce)



Ley Lines: Early British Trackways, Moats, Mounds, Camps and Sites )

      

      Sonraları konu derinden incelenince bu eski yapıların zincir halinde Avrupa boyunca gittiği anlaşıldı. Özellikle Keltler ve Druidler (büyücü şeytaniler ) doğa ruhlarına yakın inanışları ile dünya enerjilerinin güçlüolduğu yerlerde tapınaklar inşa etmiş, kurban alanları, dinlenme ve toplanma yerleri yapmıştı.




 İşin ilginci zamanla Avrupa kıtasına yayılan Hıristiyanlık dini aynı yerlerin üstüne yeni  tapınaklarını kurmuştu. 


     Bu ilginç adetin Türk medeniyetleri tarafından da aynen uygulandığını çok iyi bilirsiniz. Köklü kiliseler ve binalar, bugün cami olarak ibadet amaçlı kullanılmaktadır.


İskoçya
--------------



         Avrupada’ki eski toplumlara dönecek olursak, özellikle Druidlerin ve Keltler’in Avrupa üzerinde bir omurga kemiği gibi birbirini izleyen taş yapıları, megalitleri, Altarları, dolmen ve menhirleri arka arkaya dizmeleri müthiş bir hat gibidir.




      Bu açıdan bakıldığında Stonehenge gibi noktalar yine bu çalışmanın parçası gibi görülmelidir. Özellikle bir kaç ay önce Stonehenge yakınlarında şu anda bir gölün altında kalmış olan yine benzer bir yapı keşfedildiğinden beri bu sıradışı yapılar daha bir titizlikle ilişkilendirilir oldu. 


  Stonehenge tek örnek değildir. Bu taş dizilimi sık sık uygulanmıştır.


Avebury – Stonehange yakınları daha geniş taş dizilimi





DÜNYAYI GEZEN LEY HATLARI


-----------------------------------------





   Amerika kıtasında Mexico’dan başlayarak devam 

eden piramit serisi, sade vatandaşın sandığından çok 

çok fazladır. 




Aynı şekilde Mısır’da 3 tane piramit olduğunu düşünüyorsanız Kralllar vadisine uzanan piramit serisi sizi oldukça şaşırtacak demektir. 




      Ve Çin’de gizlenen piramitleri, hatta Anadolu höyükleri ve bir kısmının içindeki yapılan mini piramitler başlıbaşına konular olabilir. 




Ley hatlarının gözle görünür simgeleri olan bu 

binaların dizilişi gibi, devasa uzunluktaki Çin 

seddi de, binlerce yıllık sağlıklı bir akışın ve 

diğer enerjiler için blokajın kaynağıdır. Çinliler

 için ley hatlarının geleneksel ismi Dragon 

çizgileri / Ejderha çizgileridir.





Çin’de ve özellikle uzakdoğu’da saygıyla 

uygulanan Feng Shui bilimi için yeryüzü, 



üzerinde kurulacak binanın sağlığı, iyi şansı ve 


başarısı için temeldir ve çok önemlidir. Bina bu 


enerjiyi yeryüzündeki dragon çizgilerinden alır.



Topraktan akan “enerji nehri”, olumlu bir akışa 


veyaşamsal berekete sahipse, artık bundan 


sonrası evin yapıldığı malzemeye, kapısının 

açıldığı yöne, içindeki eşyalara, suyun ateşin ve 


odaların şekline bağlı olarak ev sahiplerine 


özelliklesağlık, mutluluk ve iyi bir hayat 


getirecektir.





Feng shui, cansız nesnelerin mobilyaların ve 

dünya toprağının canlılara etkisini en iyi hale 

getirmek için çabalar. Bu bilim o denli ciddiye 

alınır ki dünyanın en uzun gökdelenlerinden ve 

ağırlık dengesi hareketli bir topla sağlanan 

mimari şaheseri Taipai 101‘e doğrudan gelen 

caddenin yaratacağı olumusuz enerji akışını 

dengelemek için mimarlar binanın önüne su 

çeşmesi ve havuz yaptırmıştır.





(Bu konuda daha detaylı bilgi almak istiyorsanız 

“Binaların Gizli Dili” makalemi okuyabilirsiniz)

Yine Çinliler akapunktur tedavisini binlerce yıldır 

uyguluyorlar. İnsan üzerinde yaşamsal 

enerjilerin aktığını ve bunların geçtiği 

merkezleri, bu merkezlerin bağlı olduğu 

organları biliyorlar. Örneğin kulak memesine 

bağlı olarak, bedene uzanan hatlardaki tıkanıklık 

ve fazlalıkları minik iğneler saplayarak 

dengeliyorlar.





Bu gözle baktığımızda kimi kadim öykülerde 


bulduğumuz, zamanında dünya enerjisindeki 

hastalanmaları onarmak için zinciler halinde 

yapılmış eski binalar, dikilitaşlar bambaşka 

açılımlar getiriyor. Bu binalar akapunkturdaki 

minik ince iğneler gibi dünyanın belirli 

noktalarına saplanıp enerji akışını yeniden


 düzenliyorlardı.




Hatta dünyanın her büyük şehrindeki dikilitaşları 

düşünürsek ve bunların Mısır kaynaklı olduğunu 

düşünürsek bu görüş daha da güçlenecektir. 

Bildiğiniz gibi İstanbul’da da bir Dikilitaş 

bulunmaktadır.



ARAŞTIRMA :j. RAHMAN ALİ



Ley hatlarının ülkemizdeki geçiş noktaları :






Dünyadaki ley hatlarından bir görünüm :




Daha fazla bilgi almak istiyorsan mutlaka izle :



Günümüzde geniş halk kitleleri tarafından bilinmeyen ,bilinmesi de pek istenilmeyen bir şeydir LEY hattı . ÇÜnkü ŞEYTANOĞLU TÜM PİSLİKLERİNİ bu enerji alanlarını kullanarak yapar...BU YAPI deşifre olursa ŞEYTANOĞLU=MASON=İLLÜMİNATİ=DECCAL yapının birçok sırrı da ifşa olur....

LEY hatları DÜNYANIN gözle görülmeyen ENERJİ kanallarıdır...Dünyayı sarar...ve adeta görülmeyen bir elektrik kablosu gibidir....

Can alıcı nokta bu Enerji Ley hatları (gridleri ) uzayda yıldızlardaki-gezegenlerdeki enerjileri az ve ya çok alır ve dünyaya yayarlar...







YUSUF SURESİ --- ve bununla ilgili bir yorum








Bismillahirrahmânirrahîm


1. Elif Lâm Râ.1 Bunlar, apaçık Kitabın âyetleridir.2 

2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

3. Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.

4. Hani Yûsuf babasına, “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.

5. Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”

6. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

7. Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.
(Yusuf Suresi )

*** Bir kere işe hayâtın kendisinin dahi bir rüyâ olduğunu bilmekle başlamak gerekir. Ne var ki, kendisinin bile aslında büyük bir rüyâdan ibâret olduğunu bilmediği hayâtında Hz. Yûsuf, çok özel bir rüyâ görmektedir (onbir yıldız v.s.). Sonra bu özel rüyâdan uyanmaktadır.

Yâni o büyük rüyâsında bu özel rüyâsından uyandığını görmektedir. Sonra da kendi kendine bu özel rüyâsını tevil etmektedir (yıldızlar = kardeşleri vs...).

Aslında bu tevili dahi o büyük rüyâsının devâmından başka bir şey değildir! O yalnızca büyük rüyâsında kendi özel rüyâsını tevil ettiğini görmektedir.

Dolayısıyla böylece tevil ettiği olay da hisse hitap eden bir keyfiyet olarak gerçekleşmektedir. Buna binâen Hz. Yûsuf da tevilinin doğru çıktığını ve rüyâsının da kesin bir sonuca eriş-miş olduğunun zehâbına varmaktadır.

Böylece artık kendisinin de rüyâsının tümüyle dışında bulunduğunu zannetmektedir. Oysa ki gerçekte hâlâ rüyâsı devam etmekte ve kendisi de hâlâ rüyâ görmeğe devam ettiğinin bilincine mâlik bulunmamaktadır.‛ ( Izutsu, Fusûs’taki Anahtar-Kavramlar, ss. 26-27.)

Hz. Peygamber’in ‚İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar‛ sözü, bu gerçeğe yâni hayâtın tamâmının bir rüyâdan ibâret olduğuna dikkat çek-mektedir.

İnsanların bu şekildeki uykusunu ise İbn Arabî açısından iki türlü açıklayabiliriz. ‚Ya insanlar bu dünyâ hayatlarında uykudaki kimseler gibidir ki, bunlar varlığın hakîkatini sâdece uyuyan kimsenin eşyânın hakîkatlerinden gördüğü kadarını görürler; ya da insanlar uykudaki insanlar gibi sürekli olarak varlığı his ve akılları vâsıtasıyla idrak ederler.


Öldüklerinde ise, yâni insanlar, sûfîlerin ‘fenâ’ diye isimlendirdikleri özel hallerinde olduğu gibi, bu his ve akıl-larından kurtulduklarında, kendilerindeki ruhları uyanır ve varlığın hakîkatini bulunduğu hal üzere idrak ederler. Akıl ve hisler zâviyesinden bakıldığında varlıktaki her şey rüyâ ve gölgelerden ibârettir. Fakat bunlar hakîkatlerine ircâ edilmeleri gereken gölgelerdir.‛18 Çünkü, hissin idrak ettiği her şey hayâlin ürettiği bir şeydir ve hayâlin ürettiği şeyler ise tevil edilmesi, yâni aslına ircâ edilmesi gereken birer semboldür.


yusuf suresiyle ilgili yazının kaynağı : http://www.tasavvufdergisi.net/Makaleler/105276521_21.4.pdf





www.facebook.com/ottomanm2d




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder