Türkiye dünyaya hükümdar ve önder olacak
en yüksek dereceli alimler Türkiye'den
çıkacak manevi levhalara yazıldı ....
şeytanoğlu kahin medyum psişikleri
levhaları okudular .....
ayrılıkçılar -pkk - devrede olmadı
Antakya alevileri ve çevresinde
provakatörler iş başında
ajanlar iş başında ....
kardeşlerim provakatör ajanlar ne derse desin
gerçek şu ki :
hazreti Ali yi sevmek demek
hazreti Ali yi sevmek demek
sevdigini sevmek
sevdigini yapmak demektir .
hazreti Ali habibine aşıktı
kuran okurdu
oruç tutardı
namaz kılardı
camide ibadet ederdi ...
hazreti Ali efendimiz halifeligi sırasında kılıcı
zülfikarını yüksege kaldırdı :
" beni seven
benden önceki halifeleri çok sevsin dedi ...
beni seven
beni seven
Allah'ın habibine aşık olsun
ve benim sevgim
ve benim sevgim
onun yanında çok zayıf olsun
diye halkına haykırdı ...... "
" Beni yani Ali yi seviyorsanız
namazınızı kılınız
Allahın habibine tabi olunuz ...
bana tabi olmayın
benim dediklerime uyun ...
şimdi ben halifeyim
insanların emir başıyım ...
ben böyle halkım olmasını istiyorum ...
dedi .... "
kardeşlerim
12 imam namaz kılardı
oruç tutardı
zekat verirdi
12 imam camilerde namaz kılardı
12 imam camilerde namaz kılardı
peygamberimize çokca salatü selam getirirdi ...
sünnetlerine uyuyorlardı ...
12 imam kuranı çokca okurlardı
onlar saz çalmıyordu ...zikir yapıyordu ...
kardeşlerim
provakasyonlarda bilgi yetersizliginden yararlanılır ...
hazreti Ali efendimiz
kardeşlerim
provakasyonlarda bilgi yetersizliginden yararlanılır ...
hazreti Ali efendimiz
namaza aşıktı
kurana aşıktı
habibine aşıktı ...
ve insanların namaz kılması için çok mücadele eder ve
ve insanların namaz kılması için çok mücadele eder ve
uğraşırdı ...
kişi namaza ne kadar zayıfsa hazreti Ali yi zayıf seviyor
demektir
kılmıyorsa hiç sevmiyor demektir ....
namazlı kuranlı secdeli habine aşık
kılmıyorsa hiç sevmiyor demektir ....
namazlı kuranlı secdeli habine aşık
alevi kardeşlerime degildir sözüm .....
kardeşlerim
kardeşlerim
ayrımcılık için çaba gösterilen bu dönemde
hazreti ali efendimiz adina uydurulanlara itibar etmeyiniz
bu yalancı dede ve babalar
bu yalancı dede ve babalar
cehennemde de
dede baba olacak
yalancı şeyh ler cehennemde de şeyh olacak ....
esselamu aleyküm ....,,,,
Göç alan bütün il ve ilçeler tehlikeli
Mersin, Aydın, Adana, Bursa, Antalya, İzmir ve İstanbul gibi illerde Kürtler yoğun olarak yaşıyor. Bazı ilçeler ve kasabalarda da çatışma için müsait zeminler var. Çatalca, Ceyhan, Tarsus, Dörtyol ve Reyhanlı gibi hem Türk hem de Kürt nüfusunun birbirine yakın olduğu ilçeler tehlike arz ediyor. Yine İstanbul'un Zeytinburnu, Bağcılar, Sancaktepe, Gaziosmanpaşa, Gülsuyu, Bahçelievler gibi semtlerde olası karışıklıklar çıkabilir. Zeytinburnu'nda kısa bir süre önce Türk-Kürt çatışması çıkarılmak istenmiş, işyerleri tahrip edilmişti. Diyarbakır, Hakkâri ve Şırnak ise Kürtlerin sıkça sokağa döküldüğü, esnafın kepenk indirdiği illerin başında geliyor. Bu provokasyonlar genelde Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin yıldönümlerinde yaşanıyor. Öcalan'ın hapishane şartlarını bahane eden, Nevruz'u kutlayan, KCK tutuklularına destek vermek isteyen bazı örgüt sempatizanları da sokağa dökülüyor.
Misyoner provokasyonları tazeliğini koruyor
Trabzon'un şehit cenazelerine karşı ayrı bir hassasiyeti var. Şehirde yaşayan gençler şehit haberlerinde tepkisini anında ortaya koyuyor. Bir dönem Karadeniz'de var olmak için çabalayan PKK'nın bölge halkında Kürtlere karşı bir önyargının oluşmasına neden olduğu biliniyor. Güvenlik yetkilileri, Karadeniz'de olası bir Türk-Kürt çatışmasından ziyade Rahip Santoro cinayetine benzer provokasyonların olabileceğine dikkat çekiyor. Hrant Dink'in katilinin ve azmettiricisinin de bu ilden çıkması, şehirle ilgili bazı ipuçları veriyor. Malatya'da işlenen Zirve Yayınevi cinayeti de ülkemizde yaşayan azınlıklara karşı olası bir provokasyon ihtimalini her zaman gündemde tutuyor. Malatya ve Trabzon'daki misyoner cinayetleri, geçmişte yapılan 'din elden gidiyor, her yere kilise ev açılıyor' şeklindeki propagandaların nasıl da hedefine ulaştığını gösteriyor.
Hatay, Adana ve Mersin'e özellikle dikkat edilmeli
Suriye'deki gelişmelere paralel olarak Hatay, Adana ve Mersin illerinde olası provokasyon ihtimalleri doğabilir. Çünkü bu bölgelerde yoğun bir şekilde Arap-Alevisi yaşıyor. Hatay'ın yüzde 30'u, Mersin ve Adana illerinin ise neredeyse yüzde 15'i bu mezhebe mensup kişilerden oluşuyor. Esed'in Nusayriliğinden çok 'Baas'cılığının vurgulanması, kendi halkına yaptığı zulmün gündemde tutulması, daha akılcı bir yöntem. Aksi takdirde Nusayriliği ile ön plana çıkartılan Esed, Türkiye'de yaşayan Arap-Alevilerine zarar verebilir, olası bir provokasyonun fitilini ateşleyebilir.
Alevi ve Sünnilerin birlikte yaşadığı küçük iller kırmızı alarm veriyor
Geçtiğimiz günlerde Malatya'nın Sürgü Belediyesi'nde yaşanan üzücü Alevi-Sünni gerginliği, gayet basit bir olay gibi görünüyordu ama kasaba karışmıştı bir kere. Küçük bir kıvılcım insanları sokağa dökmeye yetti. Alevi bir Sürgülü, iddiaya göre evinin önünde Ramazan davulu çalınmasından rahatsız olmuş, davulcuyla ağız dalaşına girmişti. Ertesi gece olay biraz daha büyümüş ve bütün bir kasabaya sirayet etmişti. Böylesi durumlarda fısıltı gazetesi küçük il, ilçe, kasaba ve köylerde, hemen devreye giriyor. Fısıltı gazetesinin attığı manşetleri tahmin etmek de güç olmasa gerek, "Oruç tutmadığı için davulcuya küfretmiş, hatta hızını alamamış dine diyanete de dil uzatmış!" Bazı Alevi ve Sünnilerin patlamaya hazır birer bomba haline gelmesinin tarihsel bir altyapısı var. Bazı inanç ve fikir ayrılıkları, geçmişte kanlı çatışmalarla kendini gösterdi. 1978 yılında meydana gelen ve perde arkası hâlâ aydınlatılamayan Maraş Olayları sonrasında 150 Alevi vatandaş hayatını kaybetti. Merkezi otorite, olayların çıkmasını önlemediği gibi neredeyse 1 hafta süren çatışmayı bastırmakta aciz kaldı. 12 Eylül'ün hemen öncesinde 1980 yılında yaşanan Çorum Olayları, darbe için elle tutulur somut bir nedendi artık. 1993 yılında meydana gelen Sivas katliamı ve iki yıl sonrasında gerçekleşen Gazi Mahallesi Olayları ise hafızalardaki tazeliğini hâlâ koruyor. Maraş, Çorum ve Sivas, olası bir provokasyona en müsait illerin başında geliyor çünkü bu illerde yaşayan vatandaşların zihinlerinde hâlâ büyük bir travma yatıyor. Güvenlik yetkilileri, bu illeri 'provokasyona müsait fay hatları' olarak niteliyor. "Yara kaşınırsa anında kanama olur" uyarısında bulunuyor. Alevi ve Sünnilerin birlikte yaşadığı küçük Anadolu illeri, istihbaratçılara göre kırmızı alarm veriyor. Çünkü büyük şehirlerde Alevilik ve Sünnilik aşınmaya uğruyor, mezhepsel öncelikler göz ardı ediliyor. Bu bağlamda Çankırı, Amasya, Tokat, Erzincan, Elazığ, Kars, Bingöl ve Sinop'ta yaşayanların daha dikkatli olması gerekiyor.
Türk-Kürt değil turist kavgası!
Türk-Kürt meselesi, kaşımaya en müsait bir diğer konu olarak sürekli gündemimizde. Doğudan gelen bir şehit haberi, Batı'da etkisini anında gösteriyor ve insanları sokağa dökmeye yetiyor. Özellikle Türk milliyetçilerinin yoğun olarak yaşadığı illerde hava birden değişiveriyor. Gençler, Türk bayraklarıyla sokağa dökülüyor hatta Doğu ve Güneydoğu'ya yolcu taşıyan otobüsler taşlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Muğla'nın Ortaca ilçesinin turistik beldesi Dalyan'da, iddiaya göre birkaç genç, Diyarbakırlıların işlettiği bir otelin restoranına Türk oldukları gerekçesiyle alınmamış ve tartışma çıkmıştı. Restorana alınmayan gençler, 50 kişilik bir grupla tekrar mekâna gelip ortalığı dağıtmış, polis, olayı güçlükle yatıştırabilmişti. Olay araştırınca aslında gerçeğin bu şekilde olmadığı, iki grup arasında turist kadınlar yüzünden çıkan kavganın toplumsal gerginliğe dönüştürülmek istendiği anlaşıldı. Güvenlik yetkilileri tam da bu noktaya değinerek, "Gazeteler 'Suriye'nin kuzeyinde Kürt devleti kuruldu' şeklinde manşetler atıyor. Bir kere Suriye'de büyük bir belirsizlik var. Böylesine belirsiz bir ortamda Kürtlerin hemen bir devlet kurması hiç de kolay değil. Gazeteler bunu manşetlere taşıyınca en ufak bir kıvılcım bile sınırlarımız içerisinde bir Kürt-Türk çatışmasına dönüşebilir. Batıdakiler hemen, 'Ne oluyoruz, bugün devlet kuran yarın bizden toprak ister' diyor. Suriye'de neredeyse 2,5 milyon civarında Kürt yaşıyor. Bunların Türkiye ile akrabalıkları, tarihsel birliktelikleri var. Medya Kürtleri dışlayan bir dil kullanırsa çatışma için psikolojik iklimi kendi eliyle oluşturur, onları PKK'nın kucağına iter. Ortadoğu'da kartların yeniden karıldığı bir dönemden geçiyoruz. Belki de önümüzdeki yıllarda bazı ülkelerin sınırları değişecek. İşte bu yüzden duygusal düşünmemek gerek. Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden göç alan bütün il ve ilçeler olası bir Kürt-Türk çatışması için müsait ortam oluşturuyor.
http://www.facebook.com/ottomanm2d
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder